F-14

F-14 ve İran

Üstün teknik özellikleri ile askeri teknolojiler camiasında edindiği yerin yanı sıra Top Gun filminde de "başrol" oynayarak popüler kültürde de kendinden bahsettiren F-14 günümüzde halen devam etmekte olan alengirli bir hikayeye sahip.

Uçağın ilginç hikayesine değinmeden önce genel olarak bu uçağın özelliklerine değinmekte fayda var. Böylelikle uçağın teknik açıdan neyi ifade ettiğine ve nasıl bir görev tanımı dahilinde faaliyet gösterdiğine dair genel bir bakış açısı edinmiş olacağız.

Göze çarpan özellikleri sıralamak gerekirse: çift motor ve pilot, katlanabilir kanatlar, saatte 2400 km'yi aşan hızı ve uzun menzilli radar ve havadan havaya füzeleri.

Katlanabilir kanat, uçağın kalkış ve yüksek hızlı seyir sırasında farklı açılarda konumlanarak performansın artmasına yardımcı oluyor. Temelde kalkış sırasında kanatların yüzey alanını arttırarak daha çok kaldırma kuvveti üretilmesini sağlamak adına kanatlar açılıyor. Yüksek hızlarda uçulurken de uçağın aerodinamik açıdan daha elverişli bir şekle girmek için kanatlar katlanıyor. Kanat açısı uçağın bilgisayarları tarafından hıza göre ayarlanabilirken aynı zamanda pilotların da kontrolü mümkün. Bunun dışında F-14'ün uçak gemisinde görev yapan bir uçak olduğunu da dile getirmek lazım. Uçak gemilerinde uçakları depolayabilmek için alan çok kısıtlı ve katlanabilir kantlar bu açıdan çok fayda sağlıyor.

F-14'ün AN/AWG-9 radarı uçağa çok geniş bir hava sahasındaki biden fazla hedefi aynı zamanda takip edebilme imkanı sunuyordu. Hatta bu menzil o kadar geniş ki bir avcı-önleme uçağı olarak tasarlanmış olmasına rağmen hava sahası kontrolü sağlamak için de kullanıldı. Bu geniş kapsamaya sahip radarın bir diğer bileşeni ise AIM-54 Phoenix uzun menzilli havadan havaya füzesi. Uzak mesafelerden düşman uçaklarına atılan bu füzeler, F-14'ü it dalaşına girmeden hava muharebelerinde zafer kazanmasını sağlamak üzere tasarlanmıştı. Bu denli gelişmiş sistemler 1970'lerin teknolojileri dahilinde tek bir pilotun kontrolüne bırakılamayacak kadar karmaşıktı. Bundan ötürü öndeki pilot uçağın seyrinden sorumuyken silah sistemleri ve radarlardan arkadaki pilot sorumluydu. Arkada oturan pilota askeri jargonda RIO (Radar Intercept Officer) denir.Mac

Amerikan Donanması'nın uçak gemilerini seyir füzesi taşıyan düşman uçaklarından korumak için geliştirilen F-14 aynı zamanda donanmanın uçak gemisinde kullanılan uçak çeşitliliğini azaltmayı istemesine karşın bir çözüm olarak geliştirildi. Çok fazla çeşitte uçağın uçak gemisinde kullanılması avantajlı bir tercih değil. Çünkü uçak gemileri genel olarak ana karadaki askeri üslerden uzakta ve kısıtlı bir lojistik destek ile uzun süre görev yapabilirler. Her model için; ayrı bakım prosedürleri, özel olarak eğitilmiş personel ihtiyacı, değişken teknik kısıtlamalar vb. kıt imkanların olduğu uçak gemilerindeki operasyonu zorlaştırıyor.

İlerleyen süreçte A-6 Intruder bombardıman uçaklarının uçak gemilerinden emekli edilmesi sonucu oluşan bombardıman görevine ilişkin boşluğu F-14 doldurmaya başladı. Kara hedeflerine saldırı yapabilmesi için F-14'ler bir dizi silah istasyonu ve atış kontrol sistemleri geliştirmeleri yapıldı. Bu geliştirmelerin sonucu olarak güdümlü ve güdümsüz pek çok bomba artık F-14'de kullanılabiliyordu.

Konuyla alakalı genel bir bakış açısı oluşturduysak işin ilginç olan kısmına geçiş yapmanın zamanı geldi. Öyle sanıyorum ki 70'li yıllarda üretilmiş bir uçağın hala uçtuğunun söylenmesi havacılıkla pek de ilgisi olmayan insanlar açısından şaşırtıcı gelecektir. Üstüne üstlük Amerika'nın ürettiği bu kadar gelişmiş bir uçağın günümüzde Amerikan ordusunda hizmet vermezken İran semalarında görev yapması mevzuyu daha da girift bir hale sokuyor.

F-14'ün İran macerasını anlatmaya envantere girişiyle başlamak gerekirse bu olay temelde Sovyetler Birliği'nin İran coğrafyasında keşif gözlem faaliyetlerinin artmasıyla başlıyor. Dönemin Sovyet Hava Kuvvetleri, 60 bin feet (yaklaşık 18 bin metre) görev irtifası ve yaklaşık 3 Mach (ses hızının 3 katı) maksimum hızı ile göz yaşartan bir performans sergileyen MİG-25 uçaklarını gözlem görevlerinde kullanıyordu. Dağlık İran coğrafyasında hava savunma sistemlerinin radarları istenen performansı gösteremiyor ve bu uçakları tespit etmekte zorlanıyordu. Ayrıca bu uçakları havada önlemek için kullanılabilecek F-4 uçakları da hız konusunda MİG-25'in gerisine düşüyordu. Tam da bu noktada ABD'nin kapısı çalınıyor ve ABD F-14 ile F-15 seçeneklerini sunuyor. Sonuç olarak yukarıda da bahsedilen birtakım özelliklerden ötürü F-14'de karar kılınıyor ve 80 uçağın siparişi veriliyor. Bu özellikleri uzun menzilli gelişmiş radar ve havadan havaya füzeler olarak hatırlatmakta fayda var. 80 uçaklık siparişin yanında bu uçakların işletilebilmesi için yedek parça , mühimmat , bakım ve eğitimleri içeren büyük bir alım gerçekleşiyor.

Her şey devam ederken hiç hesapta olamayan bir olay gerçekleşiyor ve 1979'da İran'da devrim oluyor. O güne kadar 80 uçağın 79'u İran Hava Kuvvetleri'ne katılmış oluyor. Kalan bir uçak ise Amerika'da kalıyor sonrasında Amerikan Hava Kuvvetleri'ne dahil oluyor. Bunlarla müşterek bir miktar AIM-54 Phoenix ve yedek parça da teslim edilmiş. Ayrıca devrime kadar 120 pilot ve RIO Amerika tarafından eğitilmişti.

Devrim sonrası İran'ın Hava Kuvvetleri'ne bakış açısı herhangi bir tarafa bağımlı kalmaktan kaçınma ve kendi kendini döndüren bir sanayi oluşturabilme yönündeydi. Filolarında bulunan F-4 ve F-5 uçaklarını elde tutmayı ancak işletmesinin zor olacağı düşüncesiyle F-14'leri satma yoluna gittiler. İngiltere ve Kanada ile bu amaçla görüşüldü ancak sonuç alınamadı.

Bana kalırsa İran F-14'leri ile alakalı dile getirilebilecek en ilginç olay zamanında bu uçakların adının Türkiye ile de anılması. İran'ın uçakları elden çıkarmaya çalıştığı dönemde bu konu gündeme gelmiş ancak bakım masraflarından ötürü astarı yüzünden pahalı geleceği düşünülerek bu işten vazgeçilmiş. Çünkü F-14'ler devrimden sonra uzunca bir süre bakımsız bir şekilde yerde beklemiş.

Elden çıkarma çabalarının sonuçsuz kalması ve yakın zamanlarda İran'ın Irakla savaşa girmesi, İran'ın F-14 ile alakalı planlarının değişmesine sebep oldu. Girilen savaşın büyüklüğü gelişmiş uçak ihtiyacını ortaya çıkardı. Ancak İran'ın bu uçakları etkin bir şekilde savaşta kullanabilmesi için yedek parçaya ve mühimmata ihtiyacı vardı. Dışardan parça alımı mümkün olmadığı için uçakların bir kısmı yedek parça olarak kullanılmak için feda edildi. Bu uçaklar yerde parçalandı, üzerindeki parçalar diğer uçakları uçurmak için ayrıldı.

Savaşın başlarında adeta bir AWACS uçağının görevlerini yaptı. Yani muharebenin sürdüğü hava sahasını radarıyla tararken tespit ettiği düşman unsurlarını havada avlanmaya çıkmış olan dost uçaklara bildirdi. Böylelikle hava sahasının kontrolünde önemli rol oynadı. Savaşın ilerleyen safhalarında direkt çatışmalarda da aktif görev aldı ve rüştünü ispatladı. Devrim öncesi dönemde Amerika İran'a F-14'ler için mühimmat olarak ancak uzun menzilli hava-hava füzeleri ve uçağın üzerinde bulunan 20 mm topun mermilerini teslim etmişti. Orta menzilli Sparrow ve kısa menzilli Sidewinder hava-hava füzeleri teslim edilmemişti. Bu yüzden F-14 uzun menzilli füzelerle kısa menzilden uçakları düşürdü.

Savaş bittikten sonra uçakların idame süreci; dışarıdan alınabilen parçaların alınması, üretilebilen parçaların üretilmesi ile devam etti. Uçağın bomba taşıması için modernizasyonlar yapıldı, mühimmatların tükenmesiyle farklı mühimmatlar özgün bir şekilde entegre edildi ve haliyle yeni mühimmatlar tasarlandı.

Aslında Amerikan malı kara konuşlu bir hava savunma sistemi olan MIM-23 Hawk, 1979'dan önce İran tarafından bolca satın alınmıştı. MIM-23 Hawk kara konuşlu olmasına rağmen İran tarafından F-14'e uyarlandı. Çok da anlaşılmaz bir durum söz konusu değil esasında. Karadan atılıp havadaki bir hedefi vurması için tasarlanan füze, gerekli değişikliklerle bir uçağa takılıp havadan yine havadaki bir hedefi vurması için fırlatılıyor. Hawk füzesinin yanı sıra Rus malı R-73 hava-hava füzesi de bu uçaklarda kullanıldı. Yenisi alınamadığı için tükenen AIM-54 Phoenix füzelerinin yerini doldurması için Fakour-90 hava-hava füzesi yapıldı.

Yer hedeflerini imha için kullanılacak mühimmatlar da geliştirildi. Bunlardan en ilginci Yasser havadan karaya füzesi. Yasser füzesi, savaş başlığı ( füzenin patlayıcı maddesinin olduğu uç kısmı) çıkarılmış bir Hawk füzesine kuyruk kısmı sökülmüş 750 pound (yaklaşık 340 kg) M117 bombasının takılmasıyla üretilen bir mühimmat. Füzenin güdüm sisteminin ne olduğu ile alakalı kesin bir bilgi yok. Seçenekler arasında uçağın radarında kilitlendiği bir hedefi mühimmatın takip etmesi ya da arkada oturan pilotun joystick ile mühimmatı uzaktan kontrol etmesi var. Tüm bunları bir kenara bırakırsak Yasser'in herhangi bir güdüm sistemine sahip olmama ihtimali de var. Yani güdümsüz bir roket de olabilir. Güdüm sistemi mühimmatlar için konuşacak olursak; mühimmatın, hedefe yönelmesini sağlayan sistemdir. Mühimmatın operasyonel olduğuna ya da ne sıklıkla kullanıldığına dair çok fazla bilgi yok. Ayrıca isabet oranı ile alakalı da bir bilgiye erişmek pek mümkün değil. Yasser havadan karaya mühimmatının üretilme amacı ambargodan önce alınıp elde kalmış olan, bakım ve işletmesinin gün geçtikçe zorlaşan MIM-23 Hawk'ların bir şekilde kullanılarak elden çıkarılmak istenmesi olabilir.

İran tarafında hikaye böyle giderken Amerika F-14'leri emekli etme kararı aldı. Uçakların filolardan çıkarılmasından sonra Amerikan devleti hurdaya çıkan F-14'lerin parçalarının karaborsaya düşmesini ve İran'ın eline geçmesini önlemek için kapsamlı çalışmalar yürüttü. Bazı sergilenmekte olan F-14'lere devlet el koydu. Müzelerde sergilenecek olan uçakların tamamı tekrardan silahlandırılamayacak duruma getirildi.


Amerikan ordusu genelde emekli ettiği uçakları Arizona'daki uçak mezarlığında gerektiği zaman tekrar kullanılabilecek şekilde depolar. Uçak mezarlığı Arizona'da bir çölde olduğu için uygun saklama koşulları sağlandığı takdirde uçak gövdeleri kuru havada korozyondan en az etkilenerek saklanabilir. Ama F-14'ler için aynı durum geçerli olmadı. İstisnalar haricinde uçaklar hurda metal olarak geri dönüşüme sokuldular. Nisan 2018 Google Earth verilerine göre birkaç F-14, tekrar kullanılamayacak şekilde Arizona'daki Mojave Uçak Mezarlığı'nda bekliyor.

Günümüzde hala aviyonik sistemler ve elektronik altyapıda güncellemeler bu uçak için devam ediyor. Son tahlilde F-14'lerin İran tarafından 2030 yılına kadar kullanacağı tahmin ediliyor.

Yorumunu Bırak

Çok hızlısın. Biraz dinlendikten sonra tekrar devam edebilirsin.
Bugünlük gönderebileceğin kadar yorum gönderdin. Lütfen yarın tekrar dene.
Mesajınız bize başarılı bir şekilde ulaştırıldı. Teşekkürler.

Yorumlar

0 Yorum yok

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan sen ol.

Blog Yazarı

Ahmet Yasir Kaya
Ahmet Yasir KAYA
Yazar
@ahmet.yasir

İTÜ Makina